22 Şubat 2009 Pazar

2.dönem

Okul açıldı ilk hafta geçti bile.Ama korkuyorum çünkü bu dönem çok zor olcak gibi TK ödevlerindende anlaşıldığı gibi inşallah hepimiz için hızlı ve bir o kadarda iyi,kolay bi dönem olur

Migrene mıknatıslı tedavi

Günümüzde insanların sık sık karşılaştıkları rahatsızlıklardan birisi olan ve şiddetli baş ağrıları biçiminde kendisini gösteren migren hastalığı için elektrikli ve mıknatıslı tedavi geliştirildi. İsveç'teki bilim dergisi Illustrerad Vetenskap'ın haberine göre, beyne ve saç köklerine elektrik yayan manyetik cihazlar ve mıknatıslar tutularak migreni tedavi devri başladı. Bu yönde çalışmalar ABD'de hız kazanırken, Avrupa'da özellikle de İsveç'te bu metod üzerinde duruluyor.Mıknatıslı yöntem sayesinde hastaların genelinde baş ağrıların dindiği belirtiliyor. Bu yöndeki testler 2006 yılından beri yapılıyor. Yöntem sayesinde migren ağrısından dolayı çalışamaz hale gelmiş olan birçok kimsenin artık işlerine dönebildiği kaydedildi. Migren Türkiye'de de yaklaşık 10 milyon kişinin, yani hemen hemen her yedi kişiden birinin hayatını zehir ediyor. Tek ya da nadiren çift taraflı baş ağrısıyla kendini gösteren migren daha çok erişkin hastalarda ve 25 ile 45 yaşları arasında görülüyormuş duyduğuma göre...

10 Şubat 2009 Salı

BAŞUCUMDA MÜZİK

''Eğer,hayatınızın herhangi bir an'ına gidip orada sonsuza dek kalacaksınız deseler yalnızca o iki
şeyden birini seçmek isterdim.Biri ,o çocukluğun bahçesindekş ağacın dalına asılı salıncakta sallanırken... Öteki,bütün hayatım boyunca en çok sevdiğim adamla öpüştüğüm ilk gün...
Herkes aşık olmanın ortak dilini bulup yazmaya çalışıyordu.Ama aslında bu kdr basitti işte:
Birini öptüğünde salıncakta sallanır gibi hissediyorsan aşıksın.''
KÜRŞAT BAŞAR

*İşte size kitabın arkasında yazanları yazdım.Eminim ki birçoğunuz bu kitabı okumuştur.Ancak okumayanlar varsa kesinlikle tavsiye ediyorum daha bitirmedim ama okurken kendimi kaptırdığım kesin :) çok güsel bir aşk öyküsünü anlatıyor ve en ilgincide Kürşat Başar erkek olmasına rağmen kadın ağzından yazmış bu kitabı,tebrikler diyorum... :)

3 Şubat 2009 Salı

GÜZ SANCISI

1955 yılı güz mevsimine doğru yol alırken, Beyoğlu'nun ışıltılı güzelliğinin üstüne Türkiye'nin gerginleşen siyasi ortamının gölgeleri düşmeye başlamıştır. Antakya'daki güçlü nüfuzu yüzünden DP'nin yakından ilgilendiği, babasının tek oğlu olan Behçet, İstanbul'da Hukuk Fakültesi'nde asistanlık yaparken, yetiştiriliş tarzı ve babasının etkili kimliğinin gölgesinde marjinal düşüncelere doğru sürüklenmektedir.Behçet'i sürüklendiği yolda tökezleten tek şey, oturduğu dairenin karşısındaki bir başka dairenin penceresinde gizlice izlediği kadın olacaktır. Behçet tarafından izlendiğini bilen bu kadın Elena'dır. Elena, Beyoğlu'nun kozmopolit güzelliğini oluşturan eşsiz parçalardan biridir. Genç kadın, kendisi de eski bir fahişe olan babaannesi tarafından, üst düzey bürokratlara sunulan çocuk ruhlu hala oyuncak bebekleriyle oynayan bir fahişedir. Babaanne ile torun arasında, yaşadıkları toplumda gayrimüslim olmanın getirdiği dayanışmanın ötesinde, gizemli bir bağımlılık ilişkisi vardır.
Gayrimüslimleri taraf olarak belirleyen ve günden güne coşan siyasi dalgaların ortasında, Elena ile Behçet arasındaki karşı konulmaz aşk, kendini savunmaya çalışmaktadır. İki genç, aşkın topraklarında 'aynı', yaşadıkları ülkenin topraklarında 'farklı' taraflardadırlar. Behçet, militan bir kalemin günbegün koyulaşan renklerle çizdiği politik çizgide yürürken; attığı her adım onu, düşman uyruğundaki Elena'dan, yani aşktan biraz daha uzaklaştırmaktadır. Elena ise, babaannesinin ona biçtiği, çıkışı olmayan yazgının duvarlarını Behçet'e duyduğu aşkla zorlarken, başka bir çıkışsız yazgının; sevgilisini teslim alan marjinal siyasetin duvarlarına çarpacaktır...
Kesinlikle izlenmesini tavsiye ediyorum sonu biraz acıklı olsada ...